Feminizmin Üç Dalgası

Gettyimages

Feminizm terimi, kadınlar için eşit haklar ve yasal koruma sağlamayı amaçlayan politik, kültürel ve ekonomik hareketleri açıklar. Zamanla, feminist aktivistler, kadınların sözleşmeler, mülkiyet ve oylarla ilgili yasal haklar gibi konularda kampanya yürüttüler; beden bütünlüğü ve özerkliği; doğum kontrolü ve doğum öncesi bakım dahil kürtaj ve üreme hakları; aile içi şiddet, cinsel taciz ve tecavüzden korunma; doğum izni ve eşit ücret dahil işyeri hakları; ve kadınların karşılaştığı her türlü ayrımcılığa karşı kampanyalar.

Feminist tarih üç dalgaya bölünebilir. 19. ve 20. yüzyılın başlarında meydana gelen ilk dalga, esas olarak kadınların oy kullanma hakkıyla ilgiliydi. İkinci dalga, 1960'lar ve 1970'lerde, kadınların eşit yasal ve sosyal haklar için kurtuluş hareketine atıfta bulunur. 1990'larda başlayan üçüncü dalga ise, ikinci dalga feminizmin devamı ve buna bir  tepki olarak ifade edilir.


Ben Bir Feministim Demek Neden Zor ?

''Ben bir feministim demek, tam anlamıyla, cinsiyetlerin eşitliğini destekliyorum demek gibidir. Eğer siz de kızınızın kız kardeşinizin, eşinizin, kız arkadaşınızın, iş arkadaşınızın, annenizin, öğretmeninizin, patronunuzun veya hayatınızdaki herhangi bir kadının tam cinsiyet eşitliğini yaşamasını istiyorsanız siz de bir feministsiniz ''. 

Birçok insan kendini feminist olarak tanımlamayı reddediyor. Örneğin, 2015'te yapılan bir ankete göre kendilerini feminist olarak adlandıran Amerikalıların yüzdesi 18 iken, cinsiyet eşitliğine oy veren kesim ise yüzde 85 çıkmıştır.

Bazı kesimler feministliği, mutsuz kadınlar, lezbiyenler, kıllı bacaklılar, erkeklerden nefret edenler gibi tanımlarla özdeşleştirmiş durumda.

Tek bir etiketle bütün feministleri damgalayanlara feministlerin tek bir tür olmadığını hatırlatmakta fayda var. Çalışmayan anneler yada CEO'lar feminist olabilir. Feministler, makyaj yapabilir, evlendikten sonra kocalarının soyadlarını alabilir, agnostik, liberal ya da demokrat olabilirler. Kısacası feministler farklı din, milliyet ve ırklardan oldukları için onları tek bir kalıba sokmak imkansızdır.

Bununla beraber feminizme karşı olan kadınların feminizmin mümkün kıldığı ve savaşmaya devam ettiği ses ve güçleri kullanarak feminizme ihtiyaç duymadıklarını beyan etmesi gerçekten ilginç.

Feminizmin Dalgaları

Birinci Dalga: 1848-1920

İlk mücadeleciler, tam 70 yıl boyunca, protesto gösterileri düzenleyecek, çağlarının ve gelecek nesil kadınlarının hakları için savaşaçak ve karşılığında alay, şiddet ve tutuklama ile karşı karşıya kalacaklardı.

Sojourner Truth, Maria Stewart, Frances EW Harper, Elizabeth Cady Stanton ve Susan B. Anthony gibi kadın hakları mücadelesinin öncü isimleri ırkçılıkla mücadele, oy hakkı, eğitim ve istihdam için eşit fırsatlar ve mülk edinme hakkı için savaşmışlardır.

Hareket geliştikçe, üreme hakları sorununa yönelmeye başlandı. 1916'da Margaret Sanger, doğum kontrolünün dağıtımını yasaklayan bir yasaya aykırı olarak, ABD'de ilk doğum kontrol kliniğini açtı.



İkinci Dalga: 1936-1980
İkinci dalga kadınların düşünme biçimini değiştirmeye odaklandı. İkinci dalga, kadınların kendi isimleri altında kredi kartı alabilme, ipotek başvurusunda bulunabilme, evlilik içi tecavüzü yasa dışı ilan etme, iş yerlerindeki cinsel tacize karşı yasa koyma, aile içi şiddet konusunda farkındalık yaratma, üreme hakkı ve sığınma evleri kurma gibi çalışmalar yürüttü.

Simon de Beauvoir'ın İkinci Cins adlı kitabı feminizmde bir fenomen oldu. Kitap ilgi odağını iyi eğitimli orta sınıf beyaz kadınlardan çekip ev hanımlarına yöneltti. Böylelikle 3 yılda 3 milyon adet sattı ve bu 3 milyon okuyucu kızgın olduklarını anladıklarında feminizm bir kez daha kültürel bir ivme kazandı. Bu da birleştirici bir etki yarattı. İlk dalgalanmadaki siyasi eşitlik mücadelesi artık yerini toplumsal eşitlik mücadelesine bırakmıştı. 

Böylelikle ikinci dalga, kadınların eşitliği için verilen mücadele, küçük görünen sorunların gün yüzüne çıkmasını sağladı: Seks, ilişkiler, kürtaj ve ev işçiliği, eşit ücret mücadelesi gibi.
Bazı önemli yasal zaferler de kazanıldı: 1963'teki Eşit Ücret Yasası, teorik olarak cinsiyetler arasındaki ücret farkını yasakladı; 60'lı ve 70'li yıllar boyunca bir dizi önemli Yüksek Mahkeme davası evli ve evli olmayan kadınlara doğum kontrolünü kullanma hakkı verdi. Eğitim eşitliğini öngören iyileştirmeler yapıldı.

1968 yılında Miss Amerika yarışmasını ve kadınlara yönelik aşağılayıcı ataerkil muameleyi protesto etmek için kadınlar bir araya geldi. Bu protesto sonrasında bazı kesimler bu feministlerin sütyen yaktığını söyledi. Bu, feminizm hakkında konuşma şeklimize bugün bile musallat olacak bir olaydı.

1980'ler, feministleri muhtemelen kendi yaşamlarındaki yalnızlıktan uzaklaşmak için gerçek sorunlar yerine sütyen gibi saçmalıklara, önem veren mizahsız, kıllı bacaklı siviller olarak başarıyla konumlandırmayı başardı. İnsanlar feministliği lezbiyenlikle, mutsuzlukla özdeşleştirir oldu.

Üçüncü dalga: 1991 - ????
Üçüncü dalga feminizmi, iş yerlerinde cinsel tacize karşı mücadele etmeyi ve iktidardaki kadın sayısını arttırmak için çalışmayı içeriyordu. Üçüncü dalga ikinci dalganın reddetmek için çalıştığı her türlü fikir, dil ve estetiği kucakladı. Kadınlık tanımlarına meydan okudu ve feminizmi tartışırken ırk, etnik köken, sınıf, din, cinsiyet ve milliyetin önemini vurguladı.

Şimdiden bir şey söylemek erken olsa da dördüncü dalganın sosyal medya olduğunu tartışanlar var. Sosyal medya, aktivitelerin plânlandığı ve fikirsel tartışmalarını yapıldığı yer olarak görülüyor.



Kaynak:
http:// www.ohiohumanites.org/betty-friedan-the-three-waves-of-feminismhttps://www.vox.com/2018/3/20/16955588/feminism-waves-explained-first-second-third-fourth
https://www.bustle.com/articles/120857-7-things-feminists-wish-non-feminists-understood




Yorumlar